Çağımızın en büyük sağlık sorunlarından biri AIDS (Acquired Immune Deficiency Syndrome) virüsüdür. AIDS, edinilmiş bağışıklık yetmezliği sendromu anlamına gelir ve vücudun bağışıklık sistemini çalışamaz hale getirir. AIDS virüsü, tüm dünya genelinde yaygın ve ciddi bir sağlık problemidir. Günümüzde bile kesin tedavisi bulunamamıştır. Bağışıklık sistemini yok etmesi nedeniyle ölümcül bir hastalıktır. Bağışıklık sisteminin yok olması sebebiyle vücut en küçük bir enfeksiyona bile direnç gösteremez ve hastalık ölüm ile sonuçlanır.

Bulaşıcı bir hastalık olan AIDS'in etkeni HIV (Human Immunodeficiency Virus) olarak bilinir. Normalde lökositler ve lenfositler, vücuda giren bakterileri etkisiz hale getirerek bedeni hastalıklara karşı korur. AIDS hastalığında HIV, lenfositlerin içine girerek burada ürer ve daha sonra lenfositleri öldürür. AIDS'li hastalarda lenfositlerin etkisiz hale gelmesiyle bağışıklık sistemi zayıflar. Bu durum, çeşitli enfeksiyonlar ve tümörlerin oluşumunu kolaylaştırır.

AIDS virüsünün bedendeki etkileri şunlardır:

Hastalığın belirtilerinin güçlenmesinin ardından teşhis için ELISA ve Western Blot testleri yapılır. AIDS virüsünün bulaşması birçok yolla olmaktadır. AIDS'in bulaşması cinsel temasla, kan yoluyla ve anneden bebeğe doğum ya da emzirme yoluyla olabilir. AIDS virüsünün bulaşma riski en fazla olan gruplar şunlardır:

AIDS virüsü, sosyal ve psikolojik etkileri de olan bir hastalıktır. Bu nedenle, hastaların moral ve motivasyonunu yüksek tutmak, sosyal destek sağlamak oldukça önemlidir. Korunma yöntemleri arasında güvenli cinsel ilişki, tek eşlilik ve uyuşturucu kullanımından kaçınmak yer alır. Ayrıca, HIV pozitif bireylerin düzenli olarak tıbbi kontrollerini yaptırmaları ve doktorlarının önerdiği tedavi yöntemlerine uymaları gerekmektedir.

Unutulmamalıdır ki, AIDS ile mücadelede en önemli adım, bilinçlenmek ve korunma yöntemlerini uygulamaktır. Bu sayede, hem bireysel hem de toplumsal sağlığın korunmasına katkıda bulunulabilir.